PSİKOLOJİK BİLGİ PORTALI By Alper Budan
  DELÜZYON
 
Delüzyon günlük hayatta yanlış bir inancı tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Gerçek dışı, akıl ve mantık yolu ile düzeltilemeyen yargı hatalarıdır. Kaynağı şuuraltı dürtülerdir. Şüpheci kişilerde gelişir. Çeşitleri vardır. Psikiyatride ise daha net bir biçimde bir inancın patolojik olduğunu vurgulayan bir terimdir.

Delüzyonlar genel olarak nörolojik veya zihinsel hastalık durumunda ortaya çıksalar da belirli bir hastalıkla ilişkilendirilememiştirler. Gerek fiziksel gerek zihinsel birçok patolojik durumda ortaya çıkabildikleri bilinmektedir. Bununla birlikte, psikotik bozukluklarda, özellikle de şizofrenide, teşhis açısından çok önemlidirler.

Delüzyonlar yanlış inançlardır, akıl yoluyla gerçek olmadıkları yahut olanaksızlıkları hastaya ispatlanamaz ve hastanın kültür ve öğrenim geçmişiyle bağdaşamaz. Bu nitelikler önemlidir, çünkü yanlış inançların hepsi delüzyon değildir. Yanlış inançlar informasyon hataları olabilir; bunlar ikna yoluyla hastaya anlatılarak düzeltilebilir. Bu gibi inançların delüzyon olup olmadığını belirlemek için, hastanın kültürel geçmişiyle karşılaştırılarak değerlendirilmelidir.

Delüzyonlar muhteva, süre ve şiddet bakımından kişiden kişiye ve aynı kişide farklı zamanlarda değişiklik gösterir. Muhteva çok kere hastanın ruhsal durumunu yansıtır. Böylece depressif bir hastada kendi değersizliği ve suçluluk duygusuyla ilgili delüzyonlar ve nihilistik (bkz.) delüzyonlar olabilir. Neşeli bir ruhsal durum, grandiöz delüzyonlarla yansıyabilir. Aynı şekilde korku, şüphe ve kıskançlık perseküsyon yahut sadakatsizlik delüzyonlarıyla belirlenebilir.

Bazan delüzyon muhtevasıyla görünen ruhsal durum arasında epeyce fark vardır; örneğin kişisel bir felâket kayıtsızlıkla karşılanabilir. Hastanın bir delüzyona inanma derecesi, kayıtsızlıktan öfke ve kızgınlığa kadar değişir; bu da, hastanın delüzyona karşı tepki olarak gösterdiği davranışı etkileyecektir. Yanlış bir inanç zayıfladıkça, hasta bir «sezgi» kazanabilir; yani, inancının yanlış olduğunu kavramaya başlar. Bu arada sezgi, kısmi yahut artıp azalan bir intikal safhası geçirebilir. Süre bakımından, delüzyonlar kısa zamanda geçici olabilir; karakteristik olarak, manide (bkz.), o anki yaşantı delüzyonları silebilir. Şizofrenide (bkz.), özellikle paranoid tipteki şizofrenide, delüzyonlar sık sık kalıcılık gösterir. Bir hastadaki birçok delüzyon arasında hiçbir ilişki olmayabilir (sistematize olmayan delüzyonlar) yahut yakın bir ilişki olabilir (sistematize olan delüzyonlar). Sistematize delüzyonlara yol açan ilk yanılgı kabul edildiği sürece, bu delüzyonlar arasındaki bağlantı makul ve mantıklıdır; örneğin, eğer bir hasta ilk yanılgı olarak düşüncelerinin okunduğuna inanıyorsa, tıbbi bir cihazın bu amaç için kullanıldığı sonucuna varabilir.

Psikoloji,özellikle de psikiyatride kullanılan bir deyim. Halüsinasyon gerçekte var olmayan bazı objeleri görme,işitme,kokusunu alma,dokunabilme gibi duyu verileri tarafından yanlış ama gerçekmiş gibi algılanmaya denir. İllüzyon ile karıştırılmamalıdır. Çünkü İllüzyon belirli bir görüntünün göz tarafından yanlış algılanmasıdır. İllüzyonlar görüş açısı değiştiğinde kişi tarafından algılanabilirler. Oysa Halüsinasyonlarda kişi gördüğü şeylerin kesin olduğuna inanır ve onalı aynen yaşar. Psikoz niteliği gösteren akıl hastalıklarında bunlara sıkça rastlanır. Hasta yanlış algıladığı reel olmayan bir sürü şeye gerçek gözüyle bakar. Örneğin Paranoid-Şizofreni'ye yakalanmış bir hastanın melek,cin veya şeytancıklar gibi yaratıkların kendisini öldürmeye veya iyilik yapmaya geldiklerini iddia eder. Hipnoz uykusu içinde de geçici olarak bazı halüsinasyonlar yaratılabilir.

Halüsinasyon ve Delüzyon
Hastalığın seyri süresince halüsinasyon ve/veya delüzyona sık rastlanır. Halüsinasyon, var olmayan ses, koku, tadları duyma, olmayan şeyleri görmedir. Delüzyon ise hastanın gerçek dışı inançlarıdır. Hastanın görme problemi var ise algılama yanlışlıklarına neden olabilir Bu durum halüsinasyon ile karıştırılabilir.

Halüsine olan hastanın bu durumdan korkmuş olması muhtemeldir. Hastanız ile yaşadığı deneyim hakkında konuşun, O'na inandığınızı bilmesini sağlayın, güvende olduğunu hissettirin. Halüsine iken hastanın ilgisini başka yöne çekmek faydalı olabilir, örneğin bulunduğunuz odayı değiştirin. Evdeki aynaların kaldırılması hastanın gördüğü yansımadan korkmasını engelleyecektir. Televizyonda şiddet içeren ya da rahatsızlık veren görüntüleri izlemesini engelleyin. Hasta televizyon programı ile gerçek hayatı ayırt edemeyebilir.

Delüzyon (sanrı) doğru/gerçek olmayan inanıştır. Hastanın stresini artırır ve kendisini koruma amaçlı davranışları olabilir. Hastanız ile inandıklarının yanlış olduğu konusunda tartışmayın.

Düşünce bozukluklarına, içerik ve akıştaki bozukluklar olarak ayrı ayrı bakmak gerekir. Akışta bazen hızlanma, bazen kopmalar, bazen de duraklamalar olur. Bunlar konuşmalara yansıyabilir. Karışık, anlaşılmayan konuşmalara dönebilir. Düşüncelerin çocukça olması, büyüsel olması gibi özellikler olabilir. Ama bunlar şizofreni hastalarının düşüncelerinin saçma olduğunu göstermez. Kendi içinde anlamlı bağlantıları olabilir. Düşünce içeriğinde görülen bozukluklara sanrı denir. Sanrının anlamı, gerçeğe uymayan ama mantıklı tartışmalarla değiştirilemeyen düşüncedir. Düzensiz, tutarsız sanrılar şizofreninin özelliklerindendir. Şizofrenide görülen sanrılardan bazılarına örneklerle bakalım:

* Düşünce okunması: Başkalarının onun düşüncelerini ya da kendisinin başkalarının düşüncelerini okuyabildiğini düşünür. 40 yaşındaki erkek hasta, yan masadaki çalışma arkadaşının düşüncelerini okuduğuna inanıyor, onun kendi yapacaklarını önceden yaptığını düşünerek arkadaşına saldırıyordu.

* Düşünme sokulması: Başkalarının onu kafasına düşüncelerini sokarak, davranışlarını kontrol ettiklerine inanma. 17 yaşındaki hasta, bilinmeyen güçlerin onun tüm düşüncelerini ele geçirdiğini ve aslında kendinin değil, onların istediklerini yaptığına inanıyordu.

* Alınma sanrıları: Hasta hakkında konuşulduğunu, gözlendiğini düşünür. Bir bayan hasta, haberleri sunan spikerin devamlı kendisi hakkında konuştuğunu, hakaret ettiğini söylüyordu. İtiraz edip, başka şey söylediği belirtildiğinde, konuşmadığında bile kaş hareketleriyle hakarete devam ettiğini belirtiyordu.

* Büyüklük sanrıları: Kendini toplum içinde çok önemli biri sanma ve buna inanma. Bu sanrıya örnek olarak kendini peygamber sananları, ermiş sananları verirken, onları basına çıkarıp, gerçekmiş gibi sunanları da anmak gerekir herhalde. Büyüklük sanrılarını iyi bir örneği de sıklıkla fıkralara konu olan kendini Napolyon sananlardır.

* Erotomanik sanrılar: Tanımadığı kişilerin kendine aşık olduğunu, cinsel şeyler söylediğini düşünme. Komşusunun kendine aşık olduğunu iddia eden şizofren hasta, hastalığı anlaşılana kadar eşinin komşuyla çatışmasına neden olmuştu.

NEDİR?
Diğer insanların inandıklarını önemsemeden, mevcut düşüncenin hatalı olduğuna dair kesin kanıtlar olmasına rağmen değiştirilmeyen ve dış gerçeklikten doğru olmayan anlamlar çıkartmaya dayalı yanlış inanca paranoya denir. Bu inanç kişinin bağlı olduğu kültürün diğer üyelerince genelde kabul gören bir inanç da (dinsel inanç gibi) değildir. Paranoyanın olması hastanın o sırada psikozda olduğunu, diğer bir deyişle gerçeği test etmesinin bozulduğunu gösterir.

Paranoid bozukluk nedir?
- Geç başlangıçlıdır: 40 yaş civarında başlar.

- En az 1 ay süreyle sistematize sanrılar vardır (tanı kriteri): gerçek değildir ancak yaşamda rastlanması mümkün olabilir niteliktedir. Düşünce yapısında sebep-sonuç ilişkisi korunmuştur, bizar (olması mümkün olmayan) özellikte değildir.

- Yıkımla sonuçlanmaz, işlevsellikteki bozulma sadece hezeyan ile ilgili alanda görülür (örneğin kıskançlık hezeyanı varsa sadece aile hayatı etkilenir, iş hayatı ve sosyal ilişkileri bozulmaz).

- Uzun seyirli bir bozukluktur.

- Beraberinde hallüsinasyon gibi diğer psikotik belirtiler genelde yoktur.

- Nadiren görülür (30/100.000).

- Göç edenlerde, mahkumlarda, işitme kaybı olanlarda (sosyal izolasyon nedeniyle) ve sosyoekonomik seviyesi düşük olanlarda daha sık görülür.

Nedenleri:

1. Genetik faktörler: hastaların akrabalarında kıskançlık ve kuşkuculuk gibi özellikler sık tespit edilir.

2. Biyolojik faktörler:

- Nörolojik hastalıklar (Alzheimer hastalığı, epilepsi gibi)

- Endokrin ve metabolik hastalıklar

- Vitamin yetmezlikleri

- Alkol ve madde (kokain, amfetamin gibi) kullanımı

- Beyin lezyonları ve enfeksiyonları

- Zehirlenmeler

3. Psikososyal faktörler:

- Aşırı duyarlı kişilik yapısı

- Düşük benlik algısı

- İlişkilerinde güven kaybı (genellikle annesi aşırı denetleyicidir, babası sadist yapıdadır ve ikili ilişkilerinde soğuktur.)

- Sosyal izolasyon

Paranoyanın görülebildiği diğer hastalıklar ve karıştırılabilen hastalıklar (ayırıcı tanı):

- Biyolojik faktörler içinde tanımlanan hastalıklar

- Organik beyin hastalıkları (deliryum, demans)

- Paranoid şizofreni

- Duygudurum bozuklukları (depresyon, bipolar bozukluk)

- Obsesif kompulsif bozukluk

- Hipokondriyazis

- Paranoid kişilik bozukluğu

Klinik özellikleri:
- Stresör (strese neden olan faktörler; aile üyeleri ile çatışma, sosyal izolasyon gibi) sonrası kuşku ve merak duygusu artar, dikkat bu konuya yoğunlaşır ve hezeyanlar ortaya çıkar.

- Kavgacı tutum sergiler, şüpheci ve düşmanca tavırları vardır, ikna etme çabası içine girer, yoğun korku ve öfke yaşar.

- Hezeyanlarının kabul edilmesi veya reddedilerek tartışılması halinde öfkesi ve savunucu tutumu şiddetlenir (hasta ile hezeyanını tartışmak hatalı bir tutumdur).

- Duygusal tepkileri hezeyanın içeriği ile uyumludur (düşmanlık görme hezeyanı olan hastada korku ve öfke ön plandadır).

- İntihar etme (suicid), öldürme (homisid) düşünceleri ve siddete eğilim olabilir (intihar riski şizofreni hastasından 2 kat fazladır).

- Hastalığına içgörüsü (farkındalık) yoktur.

Sınıflandırılması:
1. Düşmanlık görme (persekütuvar) (en sık görüleni)

- "İzlendiğini, kendisine komplo kurulduğunu, suikast düzenlendiğini, dinlendiğini, zehirlendiğini, taciz edildiğini" söyler.

- Küçük olayları abartarak anlama vardır.

- Haklarına kavuşmak için adli mercilere bitip tükenmek bilmeyen, ısrarlı başvurular yapar.

- Öfke yoğundur, şiddete eğilim olabilir.

2. Büyüklük (grandiyöz)
- Büyük yetenekleri, ilginç keşifleri vardır, medya ve ilgili kurumlara sık sık müracaat eder.

- "Mehdi, evliya, peygamber olduğunu" söyler, müritler bulabilir, toplumsal organizasyonlar yapabilir.

3. Patolojik kıskançlık (jaluzik)
- Aldatılma, sadakatsizlik düşünceleri vardır, boşanma veya öldürme eylemi görülebilir.

- Üstünü arama, cep telefonu veya faturaları kontrol etme, takip etme davranışları sergileyebilir.

4. Aşık olunma (erotomanik)
- Kendisinden çok üst düzeydeki birisi tarafından sevildiğini iddia eder.

- Bu kişiyi taciz eder; telefon açar, izler.

- Bu kişinin konuşma ve davranışlarından aşk mesajları aldığını söyler.

5. Bedensel (Somatik)
- AIDS, kanser olduğuna inanır ve yapılan muayene ve tahlil sonuçlarına kesinlikle inanmaz.

6. Karışık tip (birden fazla paranoya bir arada bulunur.)

7. Belirlenmemiş tip
Seyri:
Tedavi ile %50'si düzelir, %20'sinde belirtiler azalır, %30'unda belirtiler değişmez. Büyüklük ve kıskançlık tiplerine göre diğer alt tiplerinin seyri daha iyidir.

Tedavi:
Organik nedenler araştırılmalıdır.
Şiddet eylem riski değerlendirilmelidir.
Gerekirse hastane yatışı yapılır.
İlaç tedavisi ve psikoterapiler (bireysel, içgörü kazandırıcı, bilişsel ve davranışçı) uygulanır.
Ailenin bilgilendirilmesi ve desteğinin sağlanması önemlidir (tartışma, nasihat etme, dışlama hatalı tutumlardır)

Uzm. Dr. Hasan Basri İzgi

Delüzyonel bozukluk, kalıcı ve değiştirilemeyen, hallüsinasyonların, disorganize düşünce ve davranışların, anormal affektin eşlik etmediği inatçı, bizar olmayan delüzyonlardan oluşur. Kişilik genellikle bozulmaz. Hastalarda, genelde fonksiyonel kapasiteleri yüksek olmalarına rağmen, aşırı duyarlı ve sürekli tetikte olduklarından sosyal ortamlardan izole olabilirler.
Ortalama 40'lı yaşlarda ortaya çıkar.

Etyopatogenez
Bazal ganglion ve limbik sistemlerinde değişik bozukluklar olabilir. Ancak, delüzyonel zoukluk asıl psikososyal orijinlidir. Fiziksek ya da psikolojik istismar, zalim, sebatsız ya da güvenilmeyen ebeveynler, baskıcı, mükemmeliyetçi bakıcılar bu kişilerin hayatlarında görülebilir. Sağırlık, körlük, sosyal izolasyon, yalnızlık, göç ve diğer çevre değişiklikleri, ileri yaş diğer risk faktörleri arasındadır.
Hastalar, kabul edilmeyen fikirlerini, duygularını savunma olarak projekte ederler. Utanç, küçük düşme, aşağılık duygularını reddederek, reaksiyon formasyonuyla grandiyözite gibi tam tersine çevirirler ve kabul etmedikleri duyguları başkalarına yansıtırlar.

Belirti ve Bulgular
Bizar olmayan ve en az 1 ay süren delüzyonlar
Şizofreni A ölçütlerinin karşılanmaması (hezeyanlar, halüsinasyonlar, disorganize davranışlar, katatoni, negatif belirtiler)
İşlevselliğin korunmuş olması
Delüzyonlarla birlikte duygudurum bozuklukları olsa bile, delüzyonel epizodlara kıyasla kısa sürmesi
Organik bir bozukluk olmaması

Alt Tipleri
Erotomanik Tip: Ulaşamayacağı, genellikle kendisinden üstün konumdaki kişilerin kendisine aşık olduğunu düşünme
Grandiyöz Tip: Çok değerli, güçlü, bilgili ya da meşhur birisi olduğunu düşünme
Kıskanç Tip: Cinsel eşinin kendisini aldattığını düşünme
Persekütif Tip: (en sık görülen tip) Düşmanlık göreceğini, takip edildiğini, tüm davranışlarının izlendiğini, öldürüleceğini düşünme
Somatik Tip: Fiziksel bir kusuru ya da medikal bir hastalığı olduğunu düşünme
Karışık Tip: Birkaç tip bir arada olur.

Ayırıcı Tanı
Delüzyonla ortaya çıkabilen nörolojik ve medikal durumlar:
Bazal ganglia hastalıkları (Parkinson, Huntington)
B12, folat, tiamin, niasin eksikliği
Deliryum
Demans (Alzheimer, Pick's)
Endokrinopatiler (adrenal, tiroid, paratiroid)
Limbik sistem patolojileri (epilepsi, serebrovasküler hastalıklar, tümör)
Madde kullanımı (amfetamin, antikolinerjikler, antidepresanlar, antihipertansifler, antitüberkülozlar, antiparkinson ajanları, simetidin, kokain, disülfiram, halüsinojenler)
Sistemik (hepatik ensefelopati, hiperkalsemi, hiposlisemi, porfiri, üremi)
Delüzyonel bozuklukla ayırıcı tanısı yapılması gereken psikiyatrik hastalıklar:

Paronoid kişilik bozukluğu
Paronoid şizofreni
Majör depresif bozukluk
Bipolar I Bozukluk

Tedavi
Hastaların %30-50'sinde, bozukluk kronikleşir. Farmakolojik tedaviye yanıtları ise, delüzyonları olan şizofreni ya da duygudurum bozuklukları hastalarından daha kötüdür. Antipsikotiklerle tedavi edilmelidirler,genellikle ysek dozlara yanıt veririler. Hastalarda güven eksikliği olduğundan psikoterapi de zordur. Ancak, hastaların çoğu bir işte çalışabilirler yaşamlarını daha çok çevrelerine rahatsızlık vererek sürdürürler..
Hasta tehlikeli olduğunda ya da suisid düşünceleri olduğunda hospitalize edilmelidir.
 
  Bugün 5 ziyaretçi (80 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol