PSİKOLOJİK BİLGİ PORTALI By Alper Budan
  NARSİSİZM
 
Narsisizm veya özseverlik, kişinin kendisine duyduğu cinsi arzu, kabaca tabirler kişinin kendisine aşık olması olarak tanımlanan bir terimdir. Farklı tanımları ve kullanımları mevcuttur.
Sigmund Freud narsisizmi ‘dış dünyadan soyutlanan libidonun (cinsel enerji) egoya (ben) yönlendirilmesi’ şeklinde açıklamıştır. yani libidonun büyük bir depoda toplanır gibi egoda toplanması ve daha sonra nesnelere yönlendirilmesi; fakat kolaylıkla tekrar soyutlanarak egoya yönlenmesi durumudur.

Bebek dış dünya ile ilişki kuramadığı erken bebeklik döneminde gerçek bir narsisizm durumu içindedir. libido dış dünyaya yönlendirilmemiştir. bebeğin nesneleri 'ben olmayan nesneler' olarak algılaması aylar alır. 'ben' ve 'ben olmayan' arasında bir ayrım yapamaz. dış dünyaya ilgi duymuyordur ve dış dünyada bile değildir. bebek için tek gerçek kendisidir. acıkması, susaması, üşümesi bebek için tek gerçekliktir. bu durumu 'birincil narsisim' olarak tanımlanır.Bebek büyüdükçe dış dünya ile ilişkileri artar ve dış dünya kurallarını öğrenir. giderek libidosunu nesnelere yönlendirir; nesne sevgisi ve giderek nesnel düşünce ağırlık kazanır. insan her ne kadar libidosuna nesne bulabilse de mutlaka görece olarak bir ölçüde narsist kalır. bu durumu 'ikincil narsisizm' olarak tanımlanmıştır.

Narsisizm insan için yaşamını sürdürebilmesi açısından bir ölçüde gereklidir. bazı durumlarda; kişinin narsisizmi toplum için hatta kendi akıl sağlığı için makul oranlarda değilse; kişi akıl hastalıklarıyla karşılaşabilir. önemli psikiyatrik rahatsızlıklar olan nevroz, paranoya hatta psikozda narsisizm etkileri görülmektedir. birincil narsisizmde bebek dış dünyanın ayrımına varmamışken; ikincil narsisizmde dış dünya gerçekliğini yitirmiştir.Narsisizmin çok özel bir türü de; roma sezarları, mısır firavunları, diktatörler gibi çok güçlü kişilerde bulunan türüdür. bu insanlar adeta nefes alıp yürüyen yeryüzü tanrıları gibidirler kendi gözlerinde. yaşam ya da ölüm gibi önemli doğa olaylarına bile bir tek cümleyle karar verebilmekteydiler. en büyük korkuları güçlerini kaybetmeleri, ölüm, etraflarındaki herkesin kendilerine düşman olmasıydı. güçlerinin ve şehvetlerinin bir sınırı yokmuş gibi davranmaya çalışırlar, sayısız insan öldürüp, sayısız şatolar kurarlardı. varlıklarının kendilerinin de çözemediği sorununu insan değilmiş gibi çözmeye çalışsalar da aslında durumları düpedüz deliliktir. dış dünya 'ben' olmadığı için, narsist kişi dış dünyayı anlayamaz/algılayamaz ve bu durum kişide korku yaratır. diktatör gitgide daha yıkıcı, daha yalnız ve korkak olur.
Narsistik kişilik bozukluğu olan kişiler, başkalarının düşünce ya da isteklerine gereken ilgiyi gösteremeyen kişilerdir. plan ve hedeflerine ulaşamadıklarında, gereken ilgiyi göremediklerinde aynı narkissos gibi erirler, çökerler. başkalarının hakkına saygı göstermeden ve gerçeklerle bağdaşmasa bile daima kendilerini haklı göstererek ve o hedefi, gerekli emeği vermeden bile hak etmiş sayarak en önde, en gözde ve tek olmak isterler. kendilerini başkalarının yerine koyamaz ve başkalarını anlayamazlar. sanki her şey sadece kendileri için vardır ve ne olursa olsun her şeyin kendi amaçlarına hizmet etmesi gerekir. başkalarının fikir ve hareketleri kendi amaçlarına hizmet ediyorsa vardır, aksi halde bu fikir ve hareketler tahammül edilemez düşüncelerdir. gerçekle bağdaşmayan, başkalarının zararına olup sadece kendi çıkarlarına uygun, kendi plan ve hedeflerine hitap eden maddi ve manevi kazanç sağlayabilecek plan ve hedeflerine ulaşamadıklarında öfkelerine hakim olamaz, saldırganlaşır, çöker hatta ağır psikotik tablolara girerler.

Narsisizm kavramı, kendini cinsel obje olarak alma şeklindeki fetişizm biçimini belirtmek üzere psikoloji literatüründe ilk kez 1887'de Binet tarafından kullanılmıştır. Ardından seksologlar tarafından cinsel bir sapma olarak; homoseksüellerde görülen bir öz sevgi biçimi olarak ve yüzyılın başında bir cinsel 'sapıklık' (perversion) olarak kullanılmıştır. Ancak terim, Eski Yunan mitolojisinde Narsis mitosunda, bir kişinin kendine aşkı anlamında zaten mevcuttur.
Narkisos (narcissus) su perilerinin gözdesi kusursuz güzellikte bir genç adamdı ama o, perilere hiç ilgi göstermezdi. Ona çok tutkun olan Eko isimli bir su perisi bir gün ona yaklaşır ve sert bir şekilde reddedilir. Olayın ardından utancından ve kederinden yıkılan Eko, geride yalnızca yankılanan sesini bırakarak yok olup gider. Eko’nun intikamının alınmasını isteyen su perilerinin bu talebi karşısında tanrılar, Narkisos’un da karşılıksız bir aşk yaşayarak cezalandırılmasına karar verirler. Bir gün dağdaki berrak bir su birikintisine bakan Narkisos orada kendi yansımasını görür ve suda yaşayan çok güzel bir ruhla karşılaştığı sanısıyla anında ona aşık olur. Suyun üzerinde kendisine bakan ama hiçbir karşılık vermeyen ve onu kucaklamak için suya her dokunuşunda kaybolan bu imgeden kendisini ayıramaz. Sonunda suya düşerek boğulur ve ölür.
 
  Bugün 57 ziyaretçi (96 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol