PSİKOLOJİK BİLGİ PORTALI By Alper Budan
  UTANGAÇLIK
 
Larousse'a göre, cinsel bir anlam taşıyan şeylere karşı duyulan endişe ve korku duygusudur. Fakat utanma duygusu çoğunlukla cinsel bir anlam taşımayan gizlilik, ihtiyatlılık ve edeplilik duygularını da içerir.

Ünlü cinsel bilim adamı Havelöck Ellis 1907 yılında cinsel içgüdü ve utanma duygularının işleyin! anlatan bir yazı dizisi yayımlamıştı. Daha sonra Max Scheler Ellis'in, hayvanlarda da utanma duygusunun var olduğu yolundaki düşüncelerini çürüttü ve utanmanın yalnız insana özgü bir duygu olduğunu ortaya koydu.

İnsan olmayan hiç bir canlı utanç duymaz, tüm tehlikelere karşı insana özgü değerler taşıyan korunma ve karşı koyma iç güdülerini bilemez. Utanma duygusu incelenirken gövdesel ve ruhsal utanma duygularının birbirinden ayrılması gerekir. Normal gelişme durumunda olan canlılarda cinsel utanma duygusu ilk çocukluk yıllarında uyanır. Cinsel utanma duygusunun üç işleyiş şekli vardır:

1. Cinsel içgüdülerin oluşmasında, libido'nun düzenlenmesinde önemli bir rol oynar, kişiyi özcinsellikten kurtarır ve eş seçimi için gerekli bir öğedir.

2. Cinsel içgüdülerin doyurulmasını kişinin olgunlaştığı döneme kadar geciktirir yani diğer bir anlatımla bilinçli aşkın kaynağını meydana getirir.

3. Cinsel utanma duygusu, cinsel içgüdülerin şekillenmesinden sonra, cinsel birleşmeyi bir gerçek amaç olarak gören fahişeliği, düşüncenin cinsel organlara ve konulara saplanmasını önler. Kişiyi bir oranda içgüdü zayıflıklarından korur.

Her on kişiden birinde utangaçlık sorunu var. Utangaç
kişilerin yüzde otuzu hiç evlenmiyor ve yalnız yaşıyor.

Utangaçlık sorunu olanların en sık başvurduğu yollardan birisi
alkol kullanımı. Bir çok kişi, utangaçlığını alkolle eritmeye
çalışıyor. Yapılan araştırmalar, aşırı utangaç kişilerde,
böyle olmayanlara göre en az iki kat daha yüksek bir oranda
alkolizme ve alkol kullanımının yol açtığı diğer sorunlara
rastlandığını gösteriyor.

Sık başvurulan bir diğer çözüm yolu, topluluk karşısında
duyulan sıkıntıyı azaltacak uyuşturucu maddelerin kullanılması
olarak gösteriliyor. Bu kişilerin yaklaşık yüzde onbeşi
yaşamlarında en az bir kez bir uyuşturucu maddeye bağımlı
duruma geliyorlar.

Üçüncü bir yöntem, utangaçlık krizine yol açabilecek toplumsal
etkinlikleri tümüyle dışlayan bir yaşam tarzı geliştirmek.

İş ve okul ortamında ön plana çıkmayı ve kendini göstermeyi
gerektiren durumlardan uzak durmak, basit ve göze batmayacak
işlere yönelmek bu yaşam tarzının temel taktikleri arasında
sayılabilir.

Uzmanlar, her üç yöntemin de küçümsenmeyecek bireysel
kayıplara yol açtığını belirterek, şu bilgileri veriyor:

"Alkolizmin ve madde bağımlılığının neden olduğu sorunlar
herkes tarafından biliniyor. Çok sayıda toplumsal etkinlikten
uzak durmaya dayalı bir yaşam tarzının sonucuysa, düşük
toplumsal ve mesleki başarı ve yalnızlık. Aşırı utangaç
kişiler, içinde bulundukları toplumun ortalamasına göre, daha
düşük bir eğitim görüyor, daha az para kazanıyor ve karşı
cinse uzak durmalarına bağlı olarak, eş bulmakta daha fazla
güçlük çekiyorlar. Bu kişilerin yüzde otuza yakın bir bölümü
hiç evlenmiyor ve tek başına yaşıyor. Eğer sorun yalnızca
topluluk önünde konuşmakla sınırlıysa, genellikle, kişiyi üç
dört saatliğine aşırı utangaçlığın bedensel belirtilerinden
kurtaran ilaçlar kullanılıyor. Beta bloker adı verilen bu
ilaçlar, yaşanan içsel karmaşayı kalp çarpıntısı, soluk soluğa
kalma, ses titremesi ve yüz kızarması gibi yollarla dışa vuran
sinirsel ileti sistemini bloke ediyor. Beta blokerlerin sahne
sanatçıları arasında yaygın bir kullanımı olduğu bilmiyor.
Daha uzun süreli bir rahatlama içinse, beyindeki sinirsel
iletimi sağlayan maddeler üzerinde etkili bazı ilaçlar
kullanılıyor. Yapılan çalışmalar, söz konusu ilaçların, aşırı
utangaçlık hastalığı olan kişilerin yüzde yetmişinde önemli
bir düzelme sağlayabildiğini gösteriyor, ilacın yanısıra bazı
psikoterapi teknikleri de uygulandığında, bu oran daha da
yükseliyor"

Hepimiz bir şeylerden bir zaman utanmışızdır. Bu nedenle utangaçlık duygusunu tanırız. Eğer bu duygumuz çok sınırlı sayıda sosyal ortamda yaşanmışsa ve uzun süreli bir problem ; oluşturmadıysa, ne güzel. Ancak bazı kişiler için başka insanlarla bir arada olmak sürekli bir problemdir. Bu kişiler sosyal ortamlarda kendilerinden hiçbir zaman emin olamazlar. Birileriyle beraber olmadan önce, onlarla birlikteyken ve ayrıldıktan sonra, hep, doğru dürüst konuşmak ve davranmak konusunda endişe yaşarlar. Bazen de utangaçlık öyle boyutlarda yaşanır ki, kişi kendini tamamen başkalarından izole eder ve kendini yalnızlığa mahkum eder. Örneğin; utangaç bir bebek annesinin eteğine yapışır, onun arkasına saklanır yada başını babasının omzuna gömerse, “;;aman ne kadar tatlı”;; deriz. Aynı çocuk büyüdükçe, arkadaş edinmede güçlük çeker, benlik saygısı zayıflar ve sosyal etkileşimleri sınırlı kalırsa utangaç davranışları artık “;;tatlı”;; olmaktan çıkmıştır.

Özlem; lisedeyken sadece bir –;; iki arkadaşı vardı. Üniversitede ikende hiç arkadaş edinememişti. Kemal; okul kafeteryasında her gün tek başına yemek yemekten çok rahatsız oluyor ve kendini çok yalnız hissediyordu. Uğur ; okulda her gün gülüp eğlenen bir grubun üyesi olmayı istemişti hep. Sibel; iş toplantılarında hiçbir zaman yüksek sesle konuşamazdı, hemen yüzünün kızaracağını bilir ve bu durumda daha da çok utanırdı.

Özlem, Kemal, Uğur, Sibel ve sayısı milyonları bulan diğerleri arasındaki ortak özellik bu insanların hepsinin de utangaç insanlar olmalarıdır. Utangaçlık o kadar yaygındır ki, utangaçlıktan söz edilirken “psikolojinin soğuk algınlığı” terimi sık olarak kullanılır.




UTANGAÇLIĞIN NELERLE İLİŞKİSİ VAR?

Sosyal Kaygı: utangaçlık iç içe yaşanan yoğun ve rahatsız edici bir duygudur. Çevredeki insanların gözünde utanılacak durum, aptal duruma düşme, onlar tarafından reddedilme yada yetersiz görülme korkusudur. Utangaçlık sorunu olan kişi birileriyle birlikteyken bu kaygıyı nasıl gidereceğine değil, “;;ne kadar çok kaygılı”;; olduğuna konsantre olur. Böylelikle kaygısı daha da artar ve bir kısır döngüye girmiş olur. Bakalım aynı zamanda zihninden geçen otomatik düşünceler nelerdir:

• Kendimi aptal durumuna düşüreceğim,

• Söyleyecek hiçbir şey bulamayacağım, donup kalacağım,

• Eğer ağzımı açarsam sesim bir tuhaf çıkacak,

• Kalbim fena halde çarpıyor, ya kalp krizi geçirirsem,

• Çok tuhaf görünüyor olmalıyım,

• Bir kaçabilsem,

• Kendimi kontrol edemeyeceğim,

• Kızaracağım, titreyeceğim.




Önemli olan bu düşüncelerin gerçekçi algılar üzerine oturtulmamış, tam tersi, mantık dışı bir korkuya temellendirilmiş olmalarıdır. Çünkü herkesin onları seyrettiğine, zayıflıklarını yada yetersizliklerini yakalamaya çalıştıklarına inanır ve kaygının kısır döngüsü arttıkça düşünceler de iyice çarpıtılır.




Utangaçlık sorunu olan kişilerin mantık dışı 4 temel inançları şunlardır:


1. Bir sosyal toplantıda uzun süre durup beklerseniz, iyi bir şey olur.

Bu inanç sohbet başlatmak korkusuyla geliştirilir. Oysa ki, iki kişinin tanışması yada konuşması için en az bir kişinin çaba göstermesi gerekir.

2. Diğer insanlar sosyal etkinliklere davet edildikleri için şanslıdır.

Çok yanlış. Tam tersi bu bir şans işi değildir. Sosyal olarak aktif olan insanlar, başkaları ile tanışmak ve onlarla zaman geçirmek için çaba gösterirler, kulüplere üye olurlar, başkalarını bir şeyler yapmak için davet ederler.

3. Nerede olursam olayım sosyalleşebilme olanağım hep aynı olacaktır.

Bu çaba göstermemek için başka bir bahanedir. Oysa bir çok sosyal kulübün insanları bir araya getirmek gibi bir işlevi vardır. Etkinliklerine katıldığınız zaman kendinizi birileriyle birlikte bir şeyler yaparken bulursunuz.

4. Biri bana karşı ilgisiz görünüyorsa o kesinlikle beni sevmiyordur ve hiçbir zaman sevmeyecektir.

Bu inanç boş yere kendinizi insanlardan çekmenize ve yalnızlık hissetmenize yol açar. Biri sizinle ilgilenmediyse bu sizi sevmiyor anlamına gelmez. Sevgi zaman ister ve bir şeyler paylaştıkça delişir.




Halbuki utangaç olan insanlar bu mantık dışı inançlarının yerine gerçekçi olan inançlar koyabilseler utangaçlıklarını yenme konusunda güzel bir başlangıç yapmış olurlar. Bunlar;

• Sosyal bir ortama girince herkes biraz kaygı yaşar, bu nedenle bir şeyleri başlatmadan önce tamamen rahatlamayı bekleyemem.

• Olmadığım biri gibi davranmama gerek yok. Bu beni daha da kaygılandırıyor.

• Başkalarının beni çok acımasız eleştireceğini düşünüyorum. Gerçekte kendime karşı acımasız olan benim.

• Sosyal becerileri çok gelişmiş kişiler de her zaman % 100 başarılı değiller. Bu nedenle bir etkileşim istediğim gibi iyi gitmezse çok üzülmemeliyim.

Sosyal kaygı utangaç olmayan insanlar tarafından da yaşanır. Ancak bu kişiler kaygılarını farklı bir biçimde yorumladıkları için ; kısır döngüye girmezler. Utangaçlık ; sorunu olanlar bu kaygıyı kendi kişiliklerinin bir parçası olarak görürler. Diğerleri ise bir duygu olarak değerlendirirler ve “;;aynı ortamda kim olsa aynı duyguyu yaşardı”;; diye düşünürler.

Bu yorumlama farklılığı utangaç olmayan kişilerin kendilerine güvenlerinin daha fazla olmasından kaynaklanmaktadır. Bir başka deyişle bu kişiler sosyal ortamdaki başarılarının kendilerinden, başarısızlıklarının ise dış etkenlerden kaynaklandığını düşünürken, utangaç kişiler tam tersine, sosyal ortamdaki başarısızlıklarının kendilerinden kaynaklandığını, başarının ise ortam sayesinde gerçekleştiğini düşünürler.

Genelde utangaçlık sorunu olan kişilerde sosyal beceri eksikliği bulunmaktadır. Bir başka deyişle ilişkiyi başlatma ve sürdürme konusunda gereken bir takım sözel olan –;; olmayan davranış becerilerini ; öğrenememişlerdir.

Örneğin; bir karşılaşma yada tanışma anında ne yapacaklarını, bir sohbeti nasıl başlatacaklarını, sürdüreceklerini ve nasıl vedalaşacaklarını bilmezler. Topluluk içinde uzakta bir yerde dururlar, göz göze gelmekten kaçınırlar, eğer onlarla konuşursanız çok alçak sesle konuşurlar, konuşurken çok uzun arlar verirler, bir çok şeye ilgisiz gibi davranırlar, yüzlerindeki ifadede neşe yoktur. Böylelikle o anda çevrede bulunan kişiler onların kendileri ile ilgilendiklerini hissedemezler. Devamlı çevrenin kendileri hakkında ne düşündüğüne konsantre olduklarını bilmezler, tam tersi utangaçların kendileriyle ilişki kurmak istemediklerini sanırlar.

Utangaç bir insanın düşünce süreci, çektiği acılar ve utanma duygusunu azaltmaya odaklanır. Bazıları kendilerine acı veren durumlardan kaçmaya çalışırlar, fakat eğer konu, derse katılmak yada iş arkadaşlarıyla bir araya gelmek gibi kaçınılmaz durumların ortaya çıkması ise, utangaç insan o zaman Cem’;;in yaptığı gibi yollara başvururlar;

“;;Anfide ön sıralarda yer bulabilmek için her gün erkenden okula geliyorum. Böylelikle, konuşmam gerektiğinde herkes dönüp bana bakamıyor, ben de o kadar utanmıyorum.”;;

Utangaç bir insanın en belirgin özelliği, aşırı sıkılganlık, kendisiyle aşırı ; biçimde ilgilenmek ve başkalarının kendileri hakkındaki aşırıya varan kaygılardır;

• İyi bir izlenim bıraktım mı?

• Benden hoşlandılar mı?

• Aptalca bir şey söyler miyim, acaba?

• Kıyafetim iyi mi?

• Ya söyleyecek bir şey bulamazsam?

Utangaç insanlar düşüncelerini olumsuz bir şekilde kendilerine çevirdiklerinde ise odaklandıkları şeyler şunlardır;

• Ben görgüsüzün tekiyim

• Aptal ve sorumsuzum

• Berbat görünüyorum




Utangaç insanların potansiyel olarak utanacakları durumlardan mümkün olduğunca kaçınarak, kaygılarla başa çıkmaları çok yaygındır. Kaygıya neden olacak durumlardan kaçmayı istemek doğaldır, ama bu tür durumlardan uzak kalmak ve insanlarla bir araya gelmekten kaçınmak insanları yalnızlığa iter ve can sıkıntısı çekmesine sebep olur. Sonunda da ya toplum dışına itilir ya da ; sizi kabullenmeye hazır bireyler tarafından yavaş yavaş reddedilmeye başlarsınız. Siz insanlara yaklaşmayı reddederseniz, toplum dışında kalmaya ve onları hep dışardan izlemeye mahkum olursunuz.

Belli durumlara karşı duyulan kaygının derecesi insandan insana değişir. Bu duygu bazı insanlarda diğerlerine göre daha fazladır. Cem yeni insanlarla tanıştığında çok büyük bir duygusal bunalım yaşamaktadır. Gerilip terlemeye başlar, kalbi deli gibi atmaktadır ve hemen yüzü kızarır.

Oysa Emel, yeni biriyle tanıştığında Cem’;;e göre daha az rahatsız olmaktadır. O, bir topluluğa hitap etmek zorunda kaldığı zaman ; ; kendisini çok kötü hissetmektedir. Bir an kafası boşalır, çok iyi bildiği bir konuda her şeyi unutur ve bir anda o insanların, görünümünü ve zekasını olumsuz bir şekilde yargıladıklarını düşünmeye başlar.

Size hiç de yabancı gelmeyecek bir senaryo canlandırın; hemen herkes öğretmenin yada bir toplantıyı yöneten kişinin gruptaki diğer insanlara dönüp neşe içinde “;; evet şimdi birbirimizi tanıyalım, lütfen ayağa kalkın, adınızı söyleyin ve kısaca kendinizden söz edin.” ediğine tanık olmuştur.

Hayır! Olamaz böyle bir şey! Utangaç bir insan hemen oradan kaçıp kurtulmak ister. Kalbi deli gibi atmaya başlamıştır. Paniğe kapılır. Bir anda kafasını olumsuz düşünceler istila eder. “ayağa kalktığımda kesinlikle sonradan çok utanacağım bir şey yapacağım” “acaba yine yüzüm kızaracak mı?” “yine kafamın içi boşalacak” “kesinlikle ya kekelemeye başlayacağım yada dilim tutulacak” bir anda bunlar onları kontrol altına alır ve duydukları kaygı giderek artar. Sonradan da hem yaptıklarını hem de söylediklerini anımsamakta güçlük çekerler.




Utangaç insanların ortak yönleri çoktur:


• Düşük benlik saygısı

• Duygularını başkalarına etkin bir biçimde iletememe

• Dış görünüm yada zeka konusunda kaygı duyma

• Sosyal konularda beceriksizlik

• Kendini iyi ifade edememe

Benlik saygınız; sizin kendinize verdiğiniz değerin derecesinin göstergesidir. Benlik saygınızın yerinde olması yaşamınızdaki iniş çıkışlar yada etrafınızda olup bitenler ne olursa olsun, sizin kendinizi sevmenizi sağlar. Yerinde bir benlik saygısı, iyi bir dost; benlik saygısının azalması yada ; ; olmaması ise kötü bir düşmandır.




Azalmış benlik saygısını en yaygın belirtileri;


• Eleştirilere karşı aşırı duyarlılık

• Başkalarının sürekli olarak sizi yüreklendirmesine duyulan gereksinim

• Özür dilemede aşırıya kaçma

• Başkalarını eleştirilerinizde aşırıya kaçma

• Yetersizlik duygusunu kapatmak için aşırıya varan övünme




Utangaçlık ve benlik saygısının düşüklüğü hep bir arada bulunur. Benlik saygısının yerinde olmaması daima sizin zararınıza işleyecektir. Kendi hakkınızdaki düşüncelerinizi ve davranışlarınızı değiştirmek için benlik saygınızı geliştirmeniz gerekir.

Utangaç insanlarda benlik saygısının düşük olmasının nedenlerinden biri, bu insanların ortak bir eğilimi olan her konuda mükemmel olmanın gerekliliğine duydukları inançtır. Her şeyi “;;doğru”;; yaparak yada her şeyin “;; doğrusunu”;; söyleyerek başkalarının kendilerini kabul edeceklerine ve onaylayacaklarına inanırlar. Böyle yanlış bir inanç, insanı sadece mutsuzluğa ve tatminsizliğe iter.

Mükemmeli aramak güzel bir şeydir, ama mükemmele ulaşmak mümkün değildir. Her şeyi dört dörtlük yapamayacağınızı kabul edin. Hepimizin güçlü ve zayıf yönleri vardır. Hiç kimsenin kendine olan güveni her zaman ve her yerde tam değildir. Bu normaldir. Mümkün olmayanı başarmaya çalışmak dengenizi bozar ve sizi başarısızlığa iter. Bu durum kendinize olan güveninizi yerle bir eder ve sonunda, hayatta hep kaybedenin siz olduğunuza inanmanıza neden olur.

Herkes sizi sevmeyebilir yada her yaptığınızı onaylamayabilir, ne kaybedersiniz? Emin olun sizi seven ve davranışlarınızı onaylayan insanlar da vardır. Bu sizin durumunuzda bir terslik olduğunu göstermez.her zaman herkesi memnun etmeye çalışmak hem gereksiz hem de olanaksızdır. Siz herkesi seviyor yada herkesin her davranışını onaylıyor musunuz? Elbette hayır! Eğer birisi giysilerinizi, saçınızın şeklini, davranışlarınızı, fikirlerinizi yada düşüncelerinizi onaylamazsa sakın kaygılanmayın. Hepimizin yetenekleri, becerileri birbirinden farklıdır. Kendinizi başkalarının standartlarına göre değerlendirir ve bir başkasına yaşamınızı kontrol altında tutması için izin verirseniz, bir insan olarak kendinize değer vermiyorsunuz demektir.

Yapılan bilimsel çalışmalar öyle gösteriyor ki herhangi bir kişinin yeniliklerden kaçınması ya da onlarla başa çıkabilmeyi başarması çocukluğundaki beyin fizyolojisi ve kimyasıyla yakın ilişki içinde bulunuyor. Tanımadıkları fotoğraflar gösterildiğinde çocukluğunda utangaç olan yetişkinlerin amigdala adı verilen beyin bölgelerindeki etkinleşme diğer bireylere göre daha yüksek oluyor. Küçüklüğünde daha sosyal olan yetişkinlerinse bu beyin bölgelerindeki etkinlik daha düşük oluyor.

Bilim insanları uzun yılladır kişilerin mizaçlarındaki bu farklılıkların nedenlerine dair açıklamalar bulmaya çalışıyor. Huy ya da mizacın en önemli öğelerinden biri sayılan yeniliklere karşı nasıl tepkilerin verildiğiyse bahsettiğimiz çalışmanın odak noktası olmuş. Çekingen çocuklar yeni kişiler ya da durumlar karşısında ürkek davranıyorken, sosyal çocuklar onlara yaklaşmaktan çekinmiyor.

Harvard Tıp Okulu'ndan Carl Schwartz huy olarak çocukluk dönemiyle yetişkinlik dönemi arasında bir bağlantı olduğunun altını çiziyor. Bireyler arası huy farklılıklarının altında yatan nedenlerden biri olaraksa amigdala faaliyetlerindeki farklılıkları öne sürüyor.

Harvard Üniversitesi'nde Jerome Kagan tarafından yapılan çalışmada 2 yaşlarında bir grup çocuk çekingen ve sosyal olmak 2 alt gruba ayrılıyor. Araştırmacılar 11 yıl sonra aynı çocukların 13 yaşlarındaki davranışlarını gözlemliyorlar. 9 yıllık bir aradan sonraysa 21 yaşlarındaki beyin MR'ları çıkarılıyor. Araştırmacılar çocukların küçüklüklerindeki huylarının 21 yaşında da halen gözlemlendiğini ve bu bulguların beyin görüntüleme teknikleriyle de desteklendiğini öne sürüyorlar. Ancak halen alanda daha fazla çalışmaya ihtiyaç bulunduğunu da belirtiyorlar.

Küçüklüğünde çekingen olan çocukların sosyal kaygı bozukluğu geliştirebileceğine yönelik bir takım araştırmalar bulunuyor. Schwartz, çocuklukta deneyimlenen bu hastalığın yetişkinliğe dair bir depresyon işareti olabileceğine işaret ediyor. Sosyal kaygı bozukluğu yetişkinlerde SSRI adı verilen bir takım ilaçlar ve davranışçı terapiyle tedavi edilebiliyorken, çocuklardaki tedavi için hangi yöntemin izlenmesi gerektiği ne yazık ki çok da net değil.

Sonuç olarak yapılan bu çalışmayla araştırmacılar amigdala etkinliğinde saptanacak farklılıkların erken dönemde fark edilip geleceğe yönelik önlemler alınabileceğini öne sürüyorlar. Son olarak belirttikleriyse her çekingenliğin sosyal kaygı bozukluğu ya da depresyona yol açmayacağı. Çünkü mizaçlarımız patolojik kategoriler değil.

DERLEYEN: Alper Budan
 
  Bugün 59 ziyaretçi (99 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol